Bu bağ, sanki yeryüzünde eşi olmayan bir cennet bahçesi gibidir. Güzelliği, düzeni ve ferahlığıyla felekte benzeri yoktur. Rivayete göre bu bağın bu kadar bakımlı kalmasının sebebi, Sultan III. Murad’ın vezirlerinden Koca Ferhad Paşa’dır. Tebriz valiliği yaptığı dönemde, bu Yakup Şah Bağı’nın havasını ve suyunu çok beğenmiş; burada çeşitli köşkler, dinlenme yerleri, gölgelikler ve süslü odalar yaptırmıştır.
Zamanla bağ o kadar güzelleşmiştir ki, Sultan IV. Murad Tebriz’i fethettiğinde, bu cennet misali bahçenin zarar görmemesi için Çiftelerli Osman Ağa’yı buranın koruyucusu olarak görevlendirmiştir. Günümüzde bile bu yerin kalıntıları, eski bir gülistan bahçesinin izlerini taşır.
Bağın duvarında yazılı tarih beyti şöyleydi:
“Eyledi Ferhâd eyvân-ı Şîrîn.”
(Sene 983 / Miladi 1575)
Bu mısra, Ferhad Paşa’nın bu güzellikleri Şirin için inşa ettiğini ima eder.
Şah Safî Mesiresi
Tebriz’in diğer ünlü gezinti yerlerinden biri de Şah Safî Mesiresi’dir. Güzelliği anlatmakla bitmez; diller onun ihtişamını tarifte yetersiz kalır. Her mevsim halkın uğrak yeridir Sofia City Tour.
Çevgan Meydanı Tebriz’in Eğlence ve Spor Alanı
Şehrin en meşhur eğlence alanlarından biri Çevgan Meydanıdır. Meydanın ortasında, göğe kadar uzanan iki ardıç direği birbirine bağlanmış ve en üstüne gümüş bir tas yerleştirilmiştir. Her Cuma günü, şahın nökerleri ve soylu hanların adamları hızlı atlarına binerek burada ok atma ve çevgan oyunları düzenlerlerdi. Okçular, yukarıdaki gümüş tasa nişan alır, seyirciler büyük bir keyifle bu gösteriyi izlerdi.
Ayrıca her yıl Nevruz (21 Mart) gününde, uzun süre özel olarak beslenen atlar arasında at dövüşleri yapılır, halk büyük bir heyecanla seyrederdi. Bunun yanında deve, manda, koç, eşek, köpek ve horoz dövüşleri de Nevruz’un geleneksel eğlenceleri arasındaydı. Bu tür yarışmalar, özellikle Acem ülkesine özgü gösteriler olarak kabul edilirdi.
Aşura Günü ve Muharrem Törenleri
Her yıl Muharrem ayının onuncu günü, yani Aşura Günü geldiğinde, Tebriz halkı hep birlikte Çevgan Meydanı’na çıkar, çadırlarını kurar, üç gün üç gece süren sohbetler ve anma törenleri düzenlerdi.
Bu günlerde Kerbelâ şehitlerinin ruhuna yüz binlerce kazan aşure pişirilir, zengin-fakir herkes arasında dağıtılırdı. Ayrıca şükür şerbetleri hazırlanır, kristal, firuze ve cam taslarda ikram edilirdi. Şerbeti içenler, “Hüseyn-i Kerbelâ aşkına sahhâ!” diyerek dua ederlerdi. Bazıları Kur’an’dan şu ayetleri hatırlardı:
“Rableri onlara tertemiz bir şarap içirmiştir.” (İnsan, 21)
“Afiyetle yiyin.” (Nisa, 4)
Bu gelenek, Tebriz halkının hem inancına hem de misafirperverliğine güzel bir örnektir.